Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge
GT
GD
C
H
L
M
O
a
GT
GD
C
H
L
M
O
ability
/əˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: yetenek, beceri, yeterlik, güç, iktidar;
USER: yetenek, yeteneği, yeteneğini, yeteneğine, becerisi
GT
GD
C
H
L
M
O
able
/ˈeɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: yetenekli, yapabilen, gücü yeten, beceri gerektiren, -ebilen;
USER: yetenekli, mümkün, edebiliyoruz, edebilmek, güçlü, güçlü
GT
GD
C
H
L
M
O
about
/əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada;
ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne;
USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda
GT
GD
C
H
L
M
O
accelerate
/əkˈsel.ə.reɪt/ = VERB: hızlandırmak, hızlanmak, çabuklaştırmak, canlandırmak, gaza basmak, özendirmek, hız kazanmak;
USER: hızlandırmak, hızlandırabilir, hızlandıracak, hızlandırılması, hızlandırır
GT
GD
C
H
L
M
O
access
/ˈæk.ses/ = NOUN: giriş, erişme, ulaşma, geçit, kullanım, yaklaşma, hastalık nöbeti;
VERB: bağlamak;
USER: giriş, erişme, erişmek, erişim, erişebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
achievements
/əˈtʃiːv.mənt/ = NOUN: kahramanlık, yiğitlik;
USER: başarıları, başarılar, başarılarını, başarılarının, başarılarından
GT
GD
C
H
L
M
O
acting
/ˈæk.tɪŋ/ = NOUN: oyunculuk, oyun, oynama, temsil;
ADJECTIVE: hareket eden, davranan, yapan, temsil eden, vekâlet eden, sahnelenebilen;
USER: oyunculuk, hareket eden, hareket, etkili, etki
GT
GD
C
H
L
M
O
address
/əˈdres/ = NOUN: adres, konuşma, söylev, hitabe, konuşma tarzı, hüner, tavır, dilekçe, beceri;
VERB: adres yazmak, göndermek, hitap etmek, konuşma yapmak, söylev vermek, nutuk çekmek;
USER: adres, adresi, adresini, adresinizi, adresine
GT
GD
C
H
L
M
O
advancing
/ədˈvɑːn.sɪŋ/ = ADJECTIVE: ilerleyen;
USER: ilerleyen, ilerlemektedir, gelişen, ilerleme, ilerliyor
GT
GD
C
H
L
M
O
advantages
/ədˈvɑːn.tɪdʒ/ = NOUN: avantaj, üstünlük, fayda, çıkar, menfaat;
USER: avantajları, avantajlar, avantaj, avantajı, avantajlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
agent
/ˈeɪ.dʒənt/ = NOUN: ajan, temsilci, acenta, etken, etmen, faktör, etkili olan kimse, distribütör, yapan kimse;
USER: ajan, madde, maddesi, ajanı, aracı
GT
GD
C
H
L
M
O
agents
/ˈeɪ.dʒənt/ = NOUN: ajan, temsilci, acenta, etken, etmen, faktör, etkili olan kimse, distribütör, yapan kimse;
USER: ajanlar, maddeler, maddeleri, acentaları, ajanları
GT
GD
C
H
L
M
O
aggregator
/ˈagriˌgātər/ = USER: toplayıcı, aggregator, toplayıcınızda, toplayıcıyla, toplayıcınızın
GT
GD
C
H
L
M
O
ai
/ˌeɪˈaɪ/ = ABBREVIATION: Her şey dahil;
USER: ai, Al, YZ, yapay zeka
GT
GD
C
H
L
M
O
aim
/eɪm/ = NOUN: amaç, hedef, hedefleme, nişan alma, niyet, gaye, erek;
VERB: hedeflemek, çalışmak, yöneltmek, nişan almak, kastetmek;
USER: amaç, hedefliyoruz, amacı, amaçlayan, amaçlamaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
algorithms
/ˈalgəˌriT͟Həm/ = NOUN: Arap rakamları sistemi;
USER: algoritmalar, algoritmaları, algoritma, algoritmaların, algoritmalarını
GT
GD
C
H
L
M
O
all
/ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep;
NOUN: hepsi, herkes;
ADVERB: hepsi, tamamen, hep;
PRONOUN: hepsi, herkes, her şey;
USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını
GT
GD
C
H
L
M
O
allow
/əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak;
USER: izin vermek, izin, sağlar, olanak, izin verir
GT
GD
C
H
L
M
O
alone
/əˈləʊn/ = ADJECTIVE: yalnız, tek başına, kimsesiz;
ADVERB: yalnız, tek başına, yalnız başına, bir başına;
USER: tek başına, yalnız, başına, sadece, tek, tek
GT
GD
C
H
L
M
O
already
/ɔːlˈred.i/ = ADVERB: zaten, önceden, şimdiden, çoktan, bile;
USER: zaten, önceden, önce, şimdiden, çoktan, çoktan
GT
GD
C
H
L
M
O
also
/ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik;
USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
amounts
/əˈmaʊnt/ = NOUN: miktar, tutar, değer, toplam, önem;
USER: miktarda, miktarları, miktarlarda, tutarlar, tutarları
GT
GD
C
H
L
M
O
an
GT
GD
C
H
L
M
O
and
/ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de;
USER: ve, ile, ile
GT
GD
C
H
L
M
O
announce
/əˈnaʊns/ = VERB: duyurmak, bildirmek, ilan etmek, anons etmek, okumak, adaylığını açıklamak;
USER: duyurmak, duyurmaktan, ilan, açıklayacak, duyurdu
GT
GD
C
H
L
M
O
answer
/ˈɑːn.sər/ = NOUN: cevap, yanıt, karşılık, çözüm, tepki, misilleme;
VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılamak, bakmak, uymak, karşılık vermek, kefil olmak, yetmek, yerine getirmek, tanıma uymak;
USER: cevap, answer, cevaplamak, yanıt, yanıtlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
applications
/ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat;
USER: uygulamaları, uygulamalar, uygulama, uygulamaların, uygulamalarda
GT
GD
C
H
L
M
O
applied
/əˈplaɪd/ = ADJECTIVE: uygulamalı, pratik;
USER: uygulamalı, uygulanan, uygulanır, uygulanabilir, uygulandı
GT
GD
C
H
L
M
O
approached
/əˈprəʊtʃ/ = VERB: yaklaşmak, yanaşmak, varmak, ulaşmak, ele almak, koyulmak, girişmek, benzemek, andırmak, başvurmak, görüşmek, temasta bulunmak;
USER: yaklaştı, yaklaşırken, ele, yaklaşmıştır, yaklaştığı
GT
GD
C
H
L
M
O
are
/ɑːr/ = NOUN: ar;
USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
artificial
/ˌɑː.tɪˈfɪʃ.əl/ = ADJECTIVE: yapay, suni, yapma, takma, sahte, yapmacık, eğreti;
USER: yapay, suni, yapay bir, yapma
GT
GD
C
H
L
M
O
as
/əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken;
PRONOUN: gibi;
CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken;
USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
at
/ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a;
NOUN: savaşçı, asker, eyt;
USER: de, az, at, okuyun, azından, azından
GT
GD
C
H
L
M
O
available
/əˈveɪ.lə.bl̩/ = ADJECTIVE: mevcut, geçerli, hazır, müsait, var, eldeki, kullanışlı, işe yarar;
USER: mevcut, mevcuttur, kullanılabilir, uygun, geçerli, geçerli
GT
GD
C
H
L
M
O
be
/biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek;
USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
becomes
/bɪˈkʌm/ = VERB: olmak, haline gelmek, yaraşmak, kesilmek, yakışmak, uymak, güzel durmak, -laşmak, -leşmek;
USER: olur, hale, hale gelir, haline gelir, haline
GT
GD
C
H
L
M
O
becoming
/bɪˈkʌm.ɪŋ/ = ADJECTIVE: yakışan, uygun, yerinde, yakışık alır, güzel duran;
USER: olma, hale, haline, haline geliyor, hale geliyor
GT
GD
C
H
L
M
O
been
/biːn/ = USER: olmuştur, oldu, mu, olan, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
before
/bɪˈfɔːr/ = ADVERB: önce, önceki, karşı, önde;
PREPOSITION: önce, önünde, önüne, evvel, huzurunda, karşısında, önde;
CONJUNCTION: önce;
USER: önce, öncesi, daha önce, önceki
GT
GD
C
H
L
M
O
began
/bɪˈɡæn/ = VERB: başlamak, başlatmak, koyulmak, girişmek, önayak olmak, meydana gelmek, doğmak;
USER: başladı, başlayan, başlamıştır, başladılar, başlamış
GT
GD
C
H
L
M
O
believe
/bɪˈliːv/ = VERB: inanmak, güvenmek, inancı olmak;
USER: inanmak, inanıyorum, inanıyoruz, inanıyor, iman, iman
GT
GD
C
H
L
M
O
benefit
/ˈben.ɪ.fɪt/ = NOUN: fayda, yarar, kazanç, avantaj, menfaat, kâr, çıkar, hak, ayrıcalık, yardım parası, yardım toplama faaliyeti;
VERB: yararlanmak, faydası olmak, yararı dokunmak, yaramak;
USER: yarar, fayda, yararlanabilir, yararlanmak, yararlanacak
GT
GD
C
H
L
M
O
benefits
/ˈben.ɪ.fɪt/ = NOUN: fayda, yarar, kazanç, avantaj, menfaat, kâr, çıkar, hak, ayrıcalık, yardım parası, yardım toplama faaliyeti;
VERB: yararlanmak, faydası olmak, yararı dokunmak, yaramak;
USER: faydaları, yararları, faydalar, fayda, avantajları
GT
GD
C
H
L
M
O
benevolent
/bɪˈnev.əl.ənt/ = ADJECTIVE: hayırsever, yardımsever, iyiliksever, müşfik;
USER: hayırsever, yardımsever, iyiliksever, yardımsever bir, hayırsever bir
GT
GD
C
H
L
M
O
between
/bɪˈtwiːn/ = PREPOSITION: arasında, aralarında;
ADVERB: arasına, arada, ortasında, araya, ortaya, ortada;
USER: arasında, arasındaki, arası, ile, tarihleri arasında, tarihleri arasında
GT
GD
C
H
L
M
O
beyond
/biˈjɒnd/ = ADVERB: ötesinde, öte, aşırı;
PREPOSITION: ötesinde, ötesine, öteye, ötesi, götürmez, ötede, haricinde, ayrıca, -den öte;
NOUN: öbür dünya, ahiret;
USER: ötesinde, ötesine, dışında, öteye, dışındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
big
/bɪɡ/ = ADJECTIVE: büyük, önemli, kocaman, çok, iri, iri yarı, yüce, iri kıyım, kapı gibi, at gibi;
ADVERB: büyük, çok, fazla, övünerek, yüce gönüllükle;
USER: büyük, büyük bir, big, önemli, kocaman
GT
GD
C
H
L
M
O
biotech
/ˌbīōˈtek,ˈbīōˌtek/ = USER: biyoteknoloji, Biotech, GDO, biyoteknolojik
GT
GD
C
H
L
M
O
blockchain
= USER: blokçü, blockchain,
GT
GD
C
H
L
M
O
both
/bəʊθ/ = ADJECTIVE: ikisi de, her ikisi de;
USER: her ikisi de, ikisi de, hem, iki, her iki
GT
GD
C
H
L
M
O
bring
/brɪŋ/ = VERB: getirmek, kazandırmak, vermek, neden olmak, ikna etmek, razı etmek;
USER: getirmek, getirebilir, getirecek, getir, getirir
GT
GD
C
H
L
M
O
built
/ˌbɪltˈɪn/ = ADJECTIVE: yapılı, inşa etmiş tarihi;
USER: yapılı, inşa, yerleşik, inşa edilmiş, dahili
GT
GD
C
H
L
M
O
business
/ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu;
USER: iş, işletmeniz, Business, işletme, ticari
GT
GD
C
H
L
M
O
businesses
/ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu;
USER: işletmeler, işletmelerin, iş, işletme, işletmelere
GT
GD
C
H
L
M
O
but
/bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki;
ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa;
NOUN: itiraz, karşı çıkma;
USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı
GT
GD
C
H
L
M
O
by
/baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan;
ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara;
USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından
GT
GD
C
H
L
M
O
can
/kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek;
VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak;
USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince
GT
GD
C
H
L
M
O
capabilities
/ˌkāpəˈbilitē/ = NOUN: yetenek, kapasite, kabiliyet, güç, iktidar;
USER: yetenekleri, yeteneklerini, özellikleri, yetenekler, özelliklerini
GT
GD
C
H
L
M
O
centralization
/ˈsen.trə.laɪz/ = NOUN: merkezileştirme, merkezcilik;
USER: merkezileştirme, merkezileşme, merkezileşmesi, merkeziyetçilik, merkezileştirilmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
centralizing
/ˈsen.trə.laɪz/ = VERB: merkezleştirmek, merkezde toplamak, merkeze bağlamak, merkezleşmek, merkeze bağlanmak;
USER: merkeziyetçi, merkezileştirme, merkezileştirerek, merkezileştirici, merkezleme
GT
GD
C
H
L
M
O
centric
/-sen.trɪk/ = ADJECTIVE: merkezi, merkez, merkeze ait;
USER: merkezi, merkezli, odaklı, merkezli bir, centric
GT
GD
C
H
L
M
O
certain
/ˈsɜː.tən/ = ADJECTIVE: belirli, belli, kesin, emin, belirlenmiş, muhakkak, güvenilir, kuşkusuz, şüphesiz, herhangi bir, falanca, mutlâk;
USER: belli, belirli, bazı, belirli bir, belli bir
GT
GD
C
H
L
M
O
change
/tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek;
NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa;
USER: değiştirmek, değiştirebilirsiniz, değiştirin, değiştirme, değiştirebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
cheaper
/tʃiːp/ = USER: ucuz, daha ucuz, ucuzdur, ucuz bir, ucuza
GT
GD
C
H
L
M
O
class
/klɑːs/ = NOUN: sınıf, class, ders, grup, kalite, mevki, kurs, derslik, tür, zümre, çeşit, öğrenciler, mükemmellik, cins, üstünlük, bölüm, dershane, kur, klas olma, sınıflandırmak, saymak, kategorize etmek;
USER: sınıf, sınıfı, sınıf bir, sınıfının, class
GT
GD
C
H
L
M
O
collaborating
/kəˈlæb.ə.reɪt/ = VERB: işbirliği yapmak, birlik olmak, düşmanla birlik olmak, el ele vermek;
USER: işbirliği, işbirliğine, işbirliği yapmak, işbirliği içinde, işbirlikçi
GT
GD
C
H
L
M
O
companies
/ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa;
USER: şirketleri, şirketler, şirketlerin, şirket, şirketlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
company
/ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa;
USER: şirket, şirketi, şirketin, firma, işletmenizi
GT
GD
C
H
L
M
O
competitive
/kəmˈpet.ɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: rekabet edebilen, rekabete dayanan, hırslı, rakip olan, yarışmaya dayanan;
USER: rekabetçi, rekabet, rekabetçi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
complex
/ˈkɒm.pleks/ = ADJECTIVE: karmaşık, kompleks, karışık, komplike, bileşik;
NOUN: kompleks, site, blok, bileşik şey, karışık şey;
USER: karmaşık, kompleks, kompleksi, karmaşık bir, karmaşıktır
GT
GD
C
H
L
M
O
comprehensive
/ˌkɒm.prɪˈhen.sɪv/ = ADJECTIVE: kapsamlı, geniş kapsamlı, geniş, etraflı, anlayışlı, idrak edebilen, meslek ortaokulu;
USER: kapsamlı, kapsamlı bir, geniş kapsamlı, geniş
GT
GD
C
H
L
M
O
concentration
/ˌkɒn.sənˈtreɪ.ʃən/ = NOUN: konsantrasyon, toplama, yoğunlaşma, toplanma;
USER: konsantrasyon, konsantrasyonu, konsantrasyonunun, konsantrasyonunu, konsantrasyonda, konsantrasyonda
GT
GD
C
H
L
M
O
concise
/kənˈsaɪs/ = ADJECTIVE: özlü, kısa, veciz;
USER: kısa, özlü, öz, kısa bir, özlü bir
GT
GD
C
H
L
M
O
connected
/kəˈnek.tɪd/ = ADJECTIVE: bağlı, ilgili, ilişkili, birleşik, bitişik, akraba, yakın;
USER: bağlı, bağlantılı, bağlanabilir, bağlanmış, bağlandığında
GT
GD
C
H
L
M
O
considering
/kənˈsidər/ = ADJECTIVE: düşünen;
PREPOSITION: göre, rağmen, göz önünde tutulursa, dikkate alınırsa, yine de;
NOUN: hesaba katma;
ADVERB: şartlar göz önünde tutulursa;
USER: düşünen, dikkate, düşünüyor, dikkate alınarak, göz önünde
GT
GD
C
H
L
M
O
consumers
/kənˈsjuː.mər/ = NOUN: tüketici, alıcı;
USER: tüketiciler, tüketicilerin, tüketici, tüketicilere, tüketicileri
GT
GD
C
H
L
M
O
continue
/kənˈtɪn.juː/ = VERB: devam etmek, sürdürmek, sürmek, uzatmak, kalmak, uzamak, ertelemek;
USER: devam etmek, sürdürmek, devam, devam ediyor, devam edin, devam edin
GT
GD
C
H
L
M
O
coordinated
/kōˈôrdəˌnāt/ = VERB: koordine etmek, düzenlemek, uyum sağlamak;
USER: koordine, koordineli, koordine edilen, koordinasyonunda, eşgüdümlü
GT
GD
C
H
L
M
O
could
/kʊd/ = VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak, konservelemek, kasede kaydetmek, kayıt yapmak, uzaklaştırmak, -ebilmek;
USER: olabilir, ebil, could, could
GT
GD
C
H
L
M
O
counter
/ˈkaʊn.tər/ = ADJECTIVE: karşı, ters, kontra, zıt;
ADVERB: karşı, ters, aykırı;
NOUN: sayaç, karşılık, gişe, tezgâh;
VERB: karşı koymak;
USER: karşı, kontra, sayaç, sayacı, karşı koymak
GT
GD
C
H
L
M
O
crave
/kreɪv/ = VERB: yalvarmak, çok istemek, can atmak, hasret olmak;
USER: yalvarmak, istemek, can atıyorum, crave, hasret
GT
GD
C
H
L
M
O
creating
/kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek;
USER: oluşturmak, oluşturma, yaratmak, yaratma, oluştururken
GT
GD
C
H
L
M
O
creations
/kriˈeɪ.ʃən/ = NOUN: dünyanın yaradılışı;
USER: kreasyonlar, yarattıkları, eserleri, kreasyonları, creations
GT
GD
C
H
L
M
O
critical
/ˈkrɪt.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: kritik, ciddi, hassas, eleştirici, titiz;
USER: kritik, eleştirel, önemli, kritik bir, önemlidir
GT
GD
C
H
L
M
O
cto
= USER: cto, cdüğmesine, CTO'su, cdüğmesine basarak, ctuşuna,
GT
GD
C
H
L
M
O
curation
= USER: küratörlüğü, kürasyon,
GT
GD
C
H
L
M
O
current
/ˈkʌr.ənt/ = NOUN: akım, akıntı, cereyan, eğilim;
ADJECTIVE: geçerli, cari, şimdiki, bugünkü, geçer, tedavüldeki;
USER: akım, geçerli, cari, mevcut, güncel
GT
GD
C
H
L
M
O
dangerous
/ˈdeɪn.dʒər.əs/ = ADJECTIVE: tehlikeli, riskli;
USER: tehlikeli, tehlikeli bir, tehlikelidir, tehlike, tehlike
GT
GD
C
H
L
M
O
data
/ˈdeɪ.tə/ = NOUN: veri, bilgi, data, girdi, malumat;
USER: veri, verileri, veriler, bilgileri, verilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
datasets
/ˈdeɪ.tə.beɪs/ = USER: veri setleri, veri kümeleri, veri setlerinin, veri setlerini, gerçekleştirmede
GT
GD
C
H
L
M
O
decentralized
/dēˈsentrəˌlīz/ = VERB: bağımsız yönetime geçmek;
USER: merkezi olmayan, merkezi, dağıtılmış, olmayan
GT
GD
C
H
L
M
O
deep
/diːp/ = ADJECTIVE: derin, koyu, içten, ağır, aşırı, tok, şiddetli, yürekten, keskin, genişliğinde;
NOUN: derinlik, karanlık;
USER: derin, derin bir, deep, derinlik, koyu
GT
GD
C
H
L
M
O
demand
/dɪˈmɑːnd/ = NOUN: talep, istek, ihtiyaç, rağbet, gereksinim, istem, isteme, hak iddiası;
VERB: istemek, talep etmek, sormak, hak iddia etmek;
USER: talep, talebi, talebin, talebinin, talebini
GT
GD
C
H
L
M
O
demands
/dɪˈmɑːnd/ = NOUN: talep, istek, ihtiyaç, rağbet, gereksinim, istem, isteme, hak iddiası;
VERB: istemek, talep etmek, sormak, hak iddia etmek;
USER: talepleri, taleplerini, talep, taleplerine, talepler
GT
GD
C
H
L
M
O
deploying
/dɪˈplɔɪ/ = VERB: dağıtmak, uygulamak, yaymak, görevlendirmek, harekete geçirmek;
USER: dağıtma, dağıtımı, dağıtmak, dağıtımını, dağıtırken
GT
GD
C
H
L
M
O
develop
/dɪˈvel.əp/ = VERB: geliştirmek, gelişmek, ilerlemek, banyo etmek, şekillendirmek, tab etmek, açıklamak, ilgi göstermek, açınım yapmak, yükselmek, ün kazanmak;
USER: geliştirmek, geliştirmeye, geliştirilmesi, geliştirme, gelişebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
developers
/dɪˈvel.ə.pər/ = NOUN: gelişim gösteren kimse, film banyosu ilacı, şehir plânlamacısı;
USER: geliştiriciler, geliştiricileri, pazarlamacılar, geliştiricilerin, geliştirici
GT
GD
C
H
L
M
O
development
/dɪˈvel.əp.mənt/ = NOUN: geliştirme, kalkınma, gelişme, büyüme, site, tab etme, geliştirilmiş ürün, son durum;
USER: gelişme, geliştirme, kalkınma, gelişimi, gelişim
GT
GD
C
H
L
M
O
discussions
/dɪˈskʌʃ.ən/ = NOUN: tartışma, görüşme, müzakere, münazara, bahis;
USER: tartışmalar, tartışmaları, tartışma, tartışmalara, tartışmaların
GT
GD
C
H
L
M
O
disparate
/ˈdɪs.pər.ət/ = ADJECTIVE: farklı, tamamen farklı, benzeşmeyen, bambaşka;
NOUN: bambaşka şeyler, benzeşmeyen şeyler, farklı şeyler;
USER: farklı, birbirinden farklı, tamamen farklı, birbirinden tamamen farklı, ayrık
GT
GD
C
H
L
M
O
dozens
/ˈdʌzən/ = USER: onlarca, düzinelerce, düzine
GT
GD
C
H
L
M
O
each
/iːtʃ/ = ADJECTIVE: her, her bir;
PRONOUN: her biri, tanesi;
USER: her, her bir, her biri, her biri
GT
GD
C
H
L
M
O
economy
/ɪˈkɒn.ə.mi/ = NOUN: ekonomi, iktisat, tasarruf, idare, örgüt;
USER: ekonomi, ekonomisi, ekonominin, ekonomisinin, ekonomisine
GT
GD
C
H
L
M
O
efficient
/ɪˈfɪʃ.ənt/ = ADJECTIVE: verimli, etkili, yeterli, becerikli, rasyonel, ehliyetli, işgüzar;
USER: verimli, etkin, etkili, verimli bir, etkin bir, etkin bir
GT
GD
C
H
L
M
O
enable
/ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek;
USER: etkinleştirmek, izin, sağlamak, sağlar, etkinleştirmeniz
GT
GD
C
H
L
M
O
ended
/end/ = VERB: bitirmek, bitmek, son vermek, sona ermek, sonuçlanmak, sonuca ulaşmak, ölmek, yok etmek;
USER: sona erdi, sona, sona eren, erdi, tarihinde sona eren
GT
GD
C
H
L
M
O
environment
/enˈvīrənmənt,-ˈvī(ə)rn-/ = NOUN: çevre, ortam, etraf;
USER: çevre, ortamı, ortam, ortamda, ortamında
GT
GD
C
H
L
M
O
envision
/ɪnˈvɪz.ɪdʒ/ = VERB: düşünmek, gözünün önüne getirmek;
USER: düşünmek, hayal, öngörülüyor, tasavvur, tahayyül
GT
GD
C
H
L
M
O
equalizes
GT
GD
C
H
L
M
O
even
/ˈiː.vən/ = ADVERB: bile, hatta, dahi, üstelik, tam;
ADJECTIVE: çift, çift, düz, eşit, dengeli, tam, düzenli, başabaş, sakin, fit olmuş, düzleşmek, düz olmak, düzleştirmek, eşit olarak bölüştürmek, düzlemek;
USER: hatta, bile, da, daha, dahi
GT
GD
C
H
L
M
O
ever
/ˈev.ər/ = ADVERB: hiç, asla, giderek, her zaman, hep, daima, gitgide, olabildiğince;
USER: hiç, şimdiye kadar, her zamankinden, şimdiye, zamankinden, zamankinden
GT
GD
C
H
L
M
O
everyone
/ˈev.ri.wʌn/ = PRONOUN: herkes, her biri;
USER: herkes, herkesin, herkese, herkesi, everyone, everyone
GT
GD
C
H
L
M
O
example
/ɪɡˈzɑːm.pl̩/ = NOUN: örnek, misal, ibret, ders;
USER: örnek, Örneğin, örnekte, örneği, örneği
GT
GD
C
H
L
M
O
exchange
/ɪksˈtʃeɪndʒ/ = NOUN: değiş tokuş, takas, değiştirme, kambiyo, borsa, santral, bozma, trampa;
VERB: değiştirmek, bozdurmak, değiş tokuş etmek, takas etmek;
USER: değiştirme, takas, değişimi, değiş tokuşu, Döviz
GT
GD
C
H
L
M
O
exchanges
/ɪksˈtʃeɪndʒ/ = NOUN: değiş tokuş, takas, değiştirme, kambiyo, borsa, santral, bozma, trampa, karşılıklı alıp verme, karşılıklı olarak yapma;
USER: değişim, alışverişi, değişimi, değişimleri, borsaları
GT
GD
C
H
L
M
O
exhibited
/ɪɡˈzɪb.ɪt/ = VERB: sergilemek, göstermek, sunmak, ortaya koymak, teşhir etmek;
USER: sergilenen, sergilenmektedir, sergilendi, sergiledi, sergilenecek
GT
GD
C
H
L
M
O
exists
/ɪɡˈzɪst/ = VERB: var olmak, bulunmak, yaşamak, olmak;
USER: var, bulunmaktadır, mevcut, vardır, mevcuttur
GT
GD
C
H
L
M
O
explicitly
/ɪkˈsplɪs.ɪt/ = USER: açıkça, açık, işletmecileri açıkça, açık bir, açık olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
exploratory
/ɪkˈsplɒrət(ə)ri,ɛk-/ = ADJECTIVE: araştırma, keşif türünden, araştırma ile ilgili;
USER: araştırma, keşif, açımlayıcı, exploratory, keşfedici"
GT
GD
C
H
L
M
O
explore
/ɪkˈsplɔːr/ = VERB: keşfetmek, araştırmak, muayene etmek, kontrol etmek;
USER: keşfetmek, keşfedebilirsiniz, keşfetmeye, araştırmak, keşfedin
GT
GD
C
H
L
M
O
exponentially
/ˌek.spəˈnen.ʃəl/ = USER: katlanarak, üstel, üssel, üssel olarak, üstel olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
familiar
/fəˈmɪl.i.ər/ = ADJECTIVE: tanıdık, aşina, bilinen, alışık, alışılmış, yakın, samimi, yaygın, içli dışlı, laubali, içten;
NOUN: arkadaş;
USER: tanıdık, aşina, sahibi, bilgi sahibi, bilinen, bilinen
GT
GD
C
H
L
M
O
faster
/fɑːst/ = INTERJECTION: Hızlan!;
USER: daha hızlı, hızlı, hızlı bir, daha hızlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
feed
/fiːd/ = VERB: beslemek, doyurmak, beslenmek, yedirmek, bakmak, otlatmak, geçindirmek, yemek yemek, otlamak;
USER: beslemek, doyurmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
few
/fjuː/ = ADJECTIVE: az, azıcık, kıt;
NOUN: az miktar;
USER: az, birkaç, kaç, az sayıda, bazı, bazı
GT
GD
C
H
L
M
O
first
/ˈfɜːst/ = ADJECTIVE: ilk, birinci, baş, başta gelen, önde gelen;
ADVERB: önce, ilk olarak, öncelikle, ilk kez, başta, ilkönce;
NOUN: birincilik, başlangıç, birinci gelen şey;
USER: ilk, birinci, siz, önce, öncelikle, öncelikle
GT
GD
C
H
L
M
O
focus
/ˈfəʊ.kəs/ = NOUN: odak, odak noktası, dikkati toplayan şey;
VERB: odaklamak, odağı ayarlamak, bir noktada toplamak;
USER: odak, odaklanmak, durulacak, odaklanır, odaklanma
GT
GD
C
H
L
M
O
folding
/ˈfəʊl.dɪŋ/ = ADJECTIVE: katlanmış, kıvrık
GT
GD
C
H
L
M
O
follow
/ˈfɒl.əʊ/ = VERB: izlemek, uymak, takip etmek, sürdürmek, sonra gelmek, dinlemek, sonucu olmak, dolayı olmak;
NOUN: bilardoda bir vuruş;
USER: izlemek, takip etmek, takip, izleyin, uygulayın
GT
GD
C
H
L
M
O
following
/ˈfɒl.əʊ.ɪŋ/ = PREPOSITION: ardından, sonra;
ADJECTIVE: izleyen, sonraki, müteakip, ertesi, sonra gelen;
NOUN: izleme, taraftarlar, hayran kitlesi;
USER: ardından, sonra, izleyen, aşağıdaki, takip, takip
GT
GD
C
H
L
M
O
for
/fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle;
CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira;
USER: için, boyunca, for, üzere, üzere
GT
GD
C
H
L
M
O
formal
/ˈfɔː.məl/ = ADJECTIVE: resmi, biçimsel, düzgün, muntazam, geleneklere göre, kanuna göre;
NOUN: tuvalet, gece elbisesi;
USER: resmi, resmi bir, örgün, biçimsel, formal
GT
GD
C
H
L
M
O
found
/faʊnd/ = VERB: kurmak, dayandırmak, temelini atmak, dökmek, kalıba dökmek, dayanmak;
USER: bulundu, bulunan, buldu, bulunamadı, fazlası
GT
GD
C
H
L
M
O
founder
/ˈfaʊn.dər/ = NOUN: kurucu, dökümcü;
VERB: çökmek, sakatlanmak, batmak, yıkılmak, boşa çıkmak, saplanıp kalmak;
USER: kurucu, kurucusu, Founder, kurucusudur, kurucularından
GT
GD
C
H
L
M
O
framework
/ˈfreɪm.wɜːk/ = NOUN: yapı, çatı, iskelet, sistem, kadro;
USER: yapı, çatı, iskelet, çerçeve, çerçevesinde, çerçevesinde
GT
GD
C
H
L
M
O
free
/friː/ = ADJECTIVE: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, boş, bağımsız, hür, muaf;
ADVERB: ücretsiz, serbestçe;
VERB: kurtarmak, serbest bırakmak;
USER: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, Free, Free
GT
GD
C
H
L
M
O
freeing
/friː/ = VERB: kurtarmak, serbest bırakmak, tahliye etmek, salıvermek, muaf tutmak;
USER: azat, serbest, kurtararak, boşaltma, boşaltarak
GT
GD
C
H
L
M
O
from
/frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri;
USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan
GT
GD
C
H
L
M
O
full
/fʊl/ = ADJECTIVE: tam, dolu, geniş, tok, bol, meşgul, öz, etine dolgun, balıketi, elinden gelenin en iyisi, son;
NOUN: doluluk, dolu şey, son had;
VERB: yıkayıp çektirmek, yıkayıp büzmek;
USER: tam, dolu, tam bir, tüm, hizmetlere tam
GT
GD
C
H
L
M
O
fully
/ˈfʊl.i/ = ADVERB: tam, tamamen, tam olarak, bütünüyle, iyice, etraflıca, enine boyuna, dört dörtlük, tamı tamına, uzun uzadıya;
USER: tam, tamamen, tam olarak, tümüyle, bütünüyle
GT
GD
C
H
L
M
O
functionality
/ˌfʌŋk.ʃənˈæl.ə.ti/ = USER: işlevselliği, işlevsellik, işlevi, işlevselliğini, işlevleri
GT
GD
C
H
L
M
O
future
/ˈfjuː.tʃər/ = NOUN: gelecek, istikbal, gelecek zaman, gelecekte olacak şey, vadeli sözleşme;
ADJECTIVE: gelecek, ilerideki, ileriki, müstakbel, vadeli;
USER: gelecek, gelecekte, gelecekteki, geleceği, geleceğe
GT
GD
C
H
L
M
O
gardens
/ˈɡɑː.dən/ = NOUN: bahçe, park;
VERB: bahçe işiyle uğraşmak;
USER: bahçeler, bahçeleri, bahçe, gardens, bahçelerin
GT
GD
C
H
L
M
O
giving
/ɡɪv/ = NOUN: bağışlama;
USER: veren, vererek, vermek, verme, veriyor, veriyor
GT
GD
C
H
L
M
O
global
/ˈɡləʊ.bəl/ = ADJECTIVE: global, dünya çapında, evrensel, küre biçiminde;
USER: global, küresel, genel, dünya, küresel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
greatest
/ɡreɪt/ = ADJECTIVE: azami;
USER: büyük, en büyük, en, en
GT
GD
C
H
L
M
O
greatly
/ˈɡreɪt.li/ = ADVERB: çok, çokça, adamakıllı;
USER: çok, büyük ölçüde, büyük, ölçüde, büyük oranda
GT
GD
C
H
L
M
O
grow
/ɡrəʊ/ = VERB: büyümek, yetişmek, büyütmek, yetiştirmek, gelişmek, üretmek, uzatmak, bırakmak, dönüşmek, -lenmek, -leşmek, -lemek;
USER: büyümek, büyümeye, büyür, büyümesi, büyüyecek
GT
GD
C
H
L
M
O
growing
/ˈɡrəʊ.ɪŋ/ = ADJECTIVE: büyüyen, artan, gelişen, çoğalan;
NOUN: büyüme, yetiştirme, gelişme, tarım;
USER: büyüyen, artan, büyüyor, büyüyen bir, giderek artan
GT
GD
C
H
L
M
O
handful
/ˈhænd.fʊl/ = NOUN: avuç, avuç dolusu, ele avuca sığmayan tip, başa çıkılması zor kimse;
USER: avuç, avuç dolusu, bir avuç, tutam
GT
GD
C
H
L
M
O
has
/hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
have
/hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas;
USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
heavily
/ˈhev.ɪ.li/ = ADVERB: ağır, çok, şiddetle, ağır şekilde, aşırı derecede;
USER: ağır, yoğun, çok, büyük ölçüde, yoğun olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
high
/haɪ/ = ADJECTIVE: yüksek, üst, büyük, üstün, ileri, aşırı, yüce, önemli, yukarı;
ADVERB: yükseğe, yüksekte;
NOUN: lise;
USER: yüksek, yüksek bir, üst, high
GT
GD
C
H
L
M
O
highly
/ˈhaɪ.li/ = ADVERB: son derece, çok, büyük ölçüde, çok iyi;
USER: son derece, çok, yüksek, derece, oldukça
GT
GD
C
H
L
M
O
hoarded
/hɔːd/ = VERB: toplamak, istif etmek, stoklamak, aklında tutmak;
USER: hoarded, biriktirdiğiniz, biriktirilmesine, biriktiriyorlar,
GT
GD
C
H
L
M
O
huge
/hjuːdʒ/ = ADJECTIVE: dev, kocaman, muazzam, dev gibi, olağanüstü, koskocaman, ayı gibi, dağ gibi;
USER: dev, kocaman, büyük, büyük bir, çok büyük
GT
GD
C
H
L
M
O
hundreds
/ˈhʌn.drəd/ = NOUN: yüzlük;
USER: yüzlerce, yüz
GT
GD
C
H
L
M
O
if
/ɪf/ = CONJUNCTION: eğer, ise, ama, keşke, fakat, -se, -sa;
NOUN: şart, şüphe, belirsizlik;
USER: eğer, ise, varsa, olmadığını, durumunda, durumunda
GT
GD
C
H
L
M
O
immensely
/ɪˈmens.li/ = ADVERB: son derece, pek çok;
USER: son derece, derece, gayet, muazzam
GT
GD
C
H
L
M
O
important
/ɪmˈpɔː.tənt/ = ADJECTIVE: önemli, mühim, ciddi, saygın, nüfuzlu, kibirli, okkalı, sözü geçer, kendini beğenmiş;
USER: önemli, önemlidir, önemli bir, önem, önem
GT
GD
C
H
L
M
O
in
/ɪn/ = ADVERB: içinde;
PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri;
ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde;
USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in
GT
GD
C
H
L
M
O
increasing
/ɪnˈkriːs/ = NOUN: artırma;
ADJECTIVE: çoğalan;
USER: artırma, artan, artmaktadır, artırarak, artırılması
GT
GD
C
H
L
M
O
increasingly
/ɪnˈkriː.sɪŋ.li/ = ADVERB: giderek, artan bir şekilde, gitgide artarak;
USER: giderek, giderek daha, artan, gittikçe, giderek artan, giderek artan
GT
GD
C
H
L
M
O
independent
/ˌindəˈpendənt/ = ADJECTIVE: bağımsız, serbest, özgür, hür, maddi yönden bağımsız, kendi geçimini sağlayan;
USER: bağımsız, bağımsız bir, bağımsız olarak, bağımsızdır, serbest
GT
GD
C
H
L
M
O
industries
/ˈɪn.də.stri/ = NOUN: sanayi, endüstri, gayret, çaba, işletmecilik, hamaratlık;
USER: sanayi, sektörlerde, Endüstriyel, endüstrisi, endüstriler
GT
GD
C
H
L
M
O
industry
/ˈɪn.də.stri/ = NOUN: sanayi, endüstri, gayret, çaba, işletmecilik, hamaratlık;
USER: sanayi, sektöründe, endüstri, endüstrisi, sektörü
GT
GD
C
H
L
M
O
influence
/ˈɪn.flu.əns/ = VERB: etkilemek, etkili olmak, tesir etmek, söz geçirmek, ikna etmek;
NOUN: etki, nüfuz, tesir, torpil;
USER: etkilemek, etki, etkileyen, etkileyebilir, etkilemeye
GT
GD
C
H
L
M
O
information
/ˌɪn.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: bilgi, enformasyon, haber, danışma, bilgi edinme, istihbarat, malumat, bildirme, şikâyet, iddia;
USER: bilgi, bilgileri, bilgiler, bilgilerini, bilgilerin, bilgilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
instance
/ˈɪn.stəns/ = NOUN: örnek, durum, olay, misal, aşama, dava, rica, istek;
USER: örnek, örneği, örneğin, örneğini, örneğinin
GT
GD
C
H
L
M
O
institutions
/ˌɪn.stɪˈtjuː.ʃən/ = NOUN: kurum, kuruluş, tesis, dernek, tımarhane, hapishane, atama, kurum binası, yerleşmiş uygulama, tanınan kimse, kurma, tesis etme;
USER: kurumlar, kurumları, kurum, kurumların, kurumlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
integrating
/ˈɪn.tɪ.ɡreɪt/ = VERB: birleştirmek, tamamlamak, bütünlemek, kaynaştırmak, katmak, integralini almak, ilave etmek;
USER: entegre, bütünleştirerek, entegrasyonu, entegre etmek, birleştirerek
GT
GD
C
H
L
M
O
integration
/ˈɪn.tɪ.ɡreɪt/ = NOUN: bütünleşme, birleştirme, birleşme, integralleme, tamamlama;
USER: bütünleşme, entegrasyon, entegrasyonu, entegre, uyum
GT
GD
C
H
L
M
O
intelligence
/inˈtelijəns/ = NOUN: istihbarat, zekâ, akıl, bilgi, anlayış, haberalma, akıllılık, zekilik, kafa, beyin, anlama, idrak, akıllı kimse;
USER: istihbarat, zeka, zekası, zekâ, istihbaratı
GT
GD
C
H
L
M
O
intensive
/ɪnˈten.sɪv/ = ADJECTIVE: yoğun, şiddetli, aşırı, pekiştirmeli;
USER: yoğun, yoğun bir, şiddetli, şiddetli
GT
GD
C
H
L
M
O
internal
/ɪnˈtɜː.nəl/ = ADJECTIVE: iç, dahili, stajyer, içilir;
NOUN: yaradılış, doğa;
USER: iç, dahili, içsel, içi, internal
GT
GD
C
H
L
M
O
interoperability
/ˌɪntərɒpərəˈbɪləti/ = USER: birlikte çalışabilirlik, birlikte, birlikte çalışabilirliği, çalışabilirlik, birlikte işlerlik
GT
GD
C
H
L
M
O
intimate
/ˈɪn.tɪ.mət/ = ADJECTIVE: samimi, yakın, özel, kişisel, gizli, içli dışlı, sıkı fıkı, tam, homojen;
NOUN: sırdaş, yakın arkadaş;
VERB: ima etmek;
USER: samimi, samimi bir, yakın, özel, mahrem
GT
GD
C
H
L
M
O
involving
/ɪnˈvɒlv/ = VERB: karıştırmak, kapsamak, sarmak, bulaştırmak, sokmak, gerektirmek, yol açmak;
USER: ilgili, içeren, ile ilgili, kapsayan, dahil
GT
GD
C
H
L
M
O
is
/ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup
GT
GD
C
H
L
M
O
it
/ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse;
NOUN: cinsel ilişki;
USER: o, onu, bu, bunu, it, it
GT
GD
C
H
L
M
O
its
/ɪts/ = PRONOUN: onun, kendi, onunki;
USER: kendi, onun, olan, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
large
/lɑːdʒ/ = ADJECTIVE: büyük, geniş, iri;
USER: büyük, geniş, büyük bir, çok, geniş bir, geniş bir
GT
GD
C
H
L
M
O
latest
/ˈleɪ.tɪst/ = ADJECTIVE: son, en son, en yeni, en geç;
NOUN: en yeni şey, en son çıkan şey;
USER: son, en son, Tüm, yeni, Göster Tüm
GT
GD
C
H
L
M
O
learning
/ˈlɜː.nɪŋ/ = NOUN: öğrenme, bilgi, bilim, ilim;
USER: öğrenme, öğrenmek, öğrenim, öğrenmeye, öğrenmenin, öğrenmenin
GT
GD
C
H
L
M
O
lets
/let/ = USER: sağlar, sağlayan, olanak sağlar, izin verir, olanak tanır
GT
GD
C
H
L
M
O
leverage
/ˈliː.vər.ɪdʒ/ = NOUN: baskı, kaldıraç gücü, manivelâ hareketi;
USER: baskı, kaldıraç, leverage
GT
GD
C
H
L
M
O
library
/ˈlaɪ.brər.i/ = NOUN: kütüphane, kitaplık, çalışma odası;
USER: kütüphane, kütüphanesi, kitaplığı, kitaplık, kütüphanede
GT
GD
C
H
L
M
O
lines
/laɪn/ = NOUN: satır, hat, çizgi, sıra, kablo, kuyruk, dize, halat, hiza, işkolu, yöntem;
VERB: kaplamak;
USER: hatları, çizgiler, satır, satırları, çizgileri
GT
GD
C
H
L
M
O
looking
/ˌɡʊdˈlʊk.ɪŋ/ = USER: görünümlü, seyir, arayan, arıyorsanız, arıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
make
/meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak;
NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli;
USER: yapmak, olun, olmak, hale, kazanmak, kazanmak
GT
GD
C
H
L
M
O
making
/ˈmeɪ.kɪŋ/ = NOUN: yapma, etme, yapı, başarı sebebi;
USER: yapma, yapmak, hale, verme, yapım, yapım
GT
GD
C
H
L
M
O
management
/ˈmæn.ɪdʒ.mənt/ = NOUN: yönetim, işletme, idare, müdürlük, idarecilik;
USER: yönetim, yönetimi, yönetiminin, yönetimini, yönetiminde, yönetiminde
GT
GD
C
H
L
M
O
many
/ˈmen.i/ = ADJECTIVE: çok, bir hayli, bir yığın;
ADVERB: çok;
NOUN: birçoğu;
USER: çok, birçok, pek çok, pek, çok sayıda, çok sayıda
GT
GD
C
H
L
M
O
market
/ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır;
VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak;
USER: pazar, piyasa, piyasası, piyasada, pazarında, pazarında
GT
GD
C
H
L
M
O
marketplace
/ˈmɑː.kɪt.pleɪs/ = USER: pazar, pazarda, pazarı, piyasası, çarşı
GT
GD
C
H
L
M
O
marketplaces
/ˈmɑː.kɪt.pleɪs/ = USER: pazarları, pazar, pazaryerleri, pazarlar, pazar yerleri
GT
GD
C
H
L
M
O
massive
/ˈmæs.ɪv/ = ADJECTIVE: masif, ağır, iri, som, yekpare;
USER: masif, büyük, büyük bir, kitlesel, muazzam
GT
GD
C
H
L
M
O
may
/meɪ/ = VERB: olası olmak, mümkün olmak, -ebilmek, -abilmek;
USER: olabilir, may, may
GT
GD
C
H
L
M
O
medical
/ˈmed.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: tıbbi, tedavi edici;
USER: tıbbi, tıp, sağlık, medikal, tıbbi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
meeting
/ˈmiː.tɪŋ/ = NOUN: buluşma, toplantı, görüşme, karşılama, karşılaşma, miting, oturum, birleşme;
USER: toplantı, toplantısı, toplantısında, toplantıda, toplantıya, toplantıya
GT
GD
C
H
L
M
O
minds
/maɪnd/ = NOUN: zihin, akıl, düşünce, fikir, us, hafıza, şuur, bellek, istek;
VERB: dikkat etmek, dikkatli olmak, itaat etmek;
USER: zihinleri, kafasında, zihninde, zihinlerini, zihinlerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
moats
GT
GD
C
H
L
M
O
model
/ˈmɒd.əl/ = NOUN: model, örnek, manken, kalıp, numune;
ADJECTIVE: model, örnek olan;
VERB: örneğe göre yapmak, model yapmak, biçimlendirmek, modellik etmek, kalıbını çıkarmak;
USER: model, modeli, modelle, modele, modelinin
GT
GD
C
H
L
M
O
models
/ˈmɒd.əl/ = NOUN: model, örnek, manken, kalıp, numune;
VERB: örneğe göre yapmak, model yapmak, biçimlendirmek, modellik etmek, kalıbını çıkarmak;
USER: modelleri, modeller, model, modellerde, modellerin
GT
GD
C
H
L
M
O
monetize
= VERB: para olarak tedavüle koymak;
USER: para kazanma, para kazandırmak, gelir elde, kazanç elde, para kazanmak,
GT
GD
C
H
L
M
O
monopolies
/məˈnɒp.əl.i/ = NOUN: tekel;
USER: tekeller, tekelleri, tekellerin, tekel, tekellerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
more
/mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok;
ADVERB: daha, bir kat daha;
NOUN: çok, fazla şey, fazlalık;
USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer
GT
GD
C
H
L
M
O
natural
/ˈnætʃ.ər.əl/ = ADJECTIVE: doğal, tabii, natürel, doğuştan;
USER: doğal, doğal bir, doğa, tabii, tabii
GT
GD
C
H
L
M
O
need
/niːd/ = NOUN: ihtiyaç, gerek, gereksinim, lüzum, muhtaçlık, yoksulluk;
VERB: gerekmek, muhtaç olmak, ihtiyacı olmak;
USER: gerek, ihtiyaç, gerekir, gereken, ihtiyacınız, ihtiyacınız
GT
GD
C
H
L
M
O
network
/ˈnet.wɜːk/ = NOUN: ağ, şebeke, iletişim ağı, ağ örgüsü;
USER: ağ, ağı, şebeke, ağa, network
GT
GD
C
H
L
M
O
networks
/ˈnet.wɜːk/ = NOUN: ağ, şebeke, iletişim ağı, ağ örgüsü;
USER: ağlar, ağları, ağların, ağ, şebekeleri
GT
GD
C
H
L
M
O
new
/njuː/ = ADJECTIVE: yeni, taze, modern, acemi, keşfedilmemiş;
USER: yeni, yeni bir, okunmamış, new, new
GT
GD
C
H
L
M
O
not
/nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope;
USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi
GT
GD
C
H
L
M
O
now
/naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an;
ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen;
CONJUNCTION: mademki, -dığından;
USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda
GT
GD
C
H
L
M
O
ocean
/ˈəʊ.ʃən/ = NOUN: okyanus, derya;
USER: okyanus, Ocean, okyanusun, deniz, okyanusa
GT
GD
C
H
L
M
O
of
/əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li;
USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km
GT
GD
C
H
L
M
O
offering
/ˈɒf.ər.ɪŋ/ = NOUN: teklif, adak, sunuş, kurban, kilisede toplanan para, bağış;
USER: teklif, sunan, sunuyoruz, sunuyor, sağlar
GT
GD
C
H
L
M
O
on
/ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında;
ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak;
ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır;
USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili
GT
GD
C
H
L
M
O
once
/wʌns/ = NOUN: bir kere;
ADVERB: bir kere, bir zamanlar, bir defa, eskiden;
CONJUNCTION: hemen, olur olmaz, -ir -mez;
USER: bir kere, bir zamanlar, bir defa, kez, bir kez, bir kez
GT
GD
C
H
L
M
O
one
/wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane;
PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi;
ADJECTIVE: tek, aynı;
USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir
GT
GD
C
H
L
M
O
online
/ˈɒn.laɪn/ = USER: Online, çevrimiçi, çevrim, çevrim
GT
GD
C
H
L
M
O
only
/ˈəʊn.li/ = ADVERB: sadece, yalnız, bir tek, daha, sırf, sade;
ADJECTIVE: tek, ancak, biricik, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı;
CONJUNCTION: yalnız, ama, fakat;
USER: sadece, yalnızca, tek, ancak, yalnız, yalnız
GT
GD
C
H
L
M
O
open
/ˈəʊ.pən/ = ADJECTIVE: açık, serbest, dürüst, geniş, içten, karara bağlanmamış, ferah, kısık olmayan;
VERB: açmak, açılmak, açtırmak, başlatmak, başlamak;
USER: açık, açmak, açın, açmaya, açtığınızda
GT
GD
C
H
L
M
O
opportunities
/ˌɒp.əˈtjuː.nə.ti/ = NOUN: fırsat, şans, uygun durum;
USER: fırsatları, fırsatlar, fırsat, olanakları, imkanları, imkanları
GT
GD
C
H
L
M
O
or
/ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut;
NOUN: altın sarısı;
USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada
GT
GD
C
H
L
M
O
organizations
/ˌɔː.ɡən.aɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: organizasyon, örgüt, örgütlenme, organizma, bünye;
USER: kuruluşlar, kuruluşları, örgütleri, kuruluşların, Kuruluşlarına
GT
GD
C
H
L
M
O
other
/ˈʌð.ər/ = PRONOUN: diğer, öteki, başkası;
ADJECTIVE: başka, öteki, öbür, geçen, sonraki;
ADVERB: başka türlü, başka biçimde, bundan başka;
USER: diğer, başka, başka bir, öteki, öteki
GT
GD
C
H
L
M
O
our
/aʊər/ = PRONOUN: bizim;
USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın
GT
GD
C
H
L
M
O
outsource
/ˈaʊt.sɔːs/ = USER: dış kaynak, outsource, fason, dışarıdan
GT
GD
C
H
L
M
O
partner
/ˈpɑːt.nər/ = NOUN: ortak, partner, eş, hayat arkadaşı, işbirlikçi, kavalye, dam;
VERB: ortak olmak, ortak etmek, ortağı gibi davranmak;
USER: ortak, ortağı, partner, eşiniz, iş ortağı
GT
GD
C
H
L
M
O
partnered
/ˈpɑːt.nər/ = VERB: ortak olmak, ortak etmek, ortağı gibi davranmak;
USER: ortaklık, ortaklığa, ortak, işbirliği, ortaklı
GT
GD
C
H
L
M
O
partners
/ˈpɑːt.nər/ = NOUN: ortak, partner, eş, hayat arkadaşı, işbirlikçi, kavalye, dam;
VERB: ortak olmak, ortak etmek, ortağı gibi davranmak;
USER: ortakları, ortaklar, ortaklarımızdan, ortaklarının, ortak
GT
GD
C
H
L
M
O
partnership
/ˈpɑːt.nə.ʃɪp/ = NOUN: ortaklık, hissedarlık;
USER: ortaklık, ortaklığı, işbirliği, ortaklığın, Şirket
GT
GD
C
H
L
M
O
path
/pɑːθ/ = NOUN: yol, patika, yörünge, pist, meslek;
USER: yol, yolu, yolunu, yolunda, path
GT
GD
C
H
L
M
O
patterns
/ˈpæt.ən/ = NOUN: model, kalıp, şablon, örnek, numune, patron, eşantiyon;
USER: desen, desenleri, kalıpları, desenler, modelleri
GT
GD
C
H
L
M
O
people
/ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller;
VERB: insan yerleştirmek;
USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları
GT
GD
C
H
L
M
O
personnel
/ˌpərsəˈnel/ = NOUN: personel, eleman, çalışanlar, kadro;
USER: personel, personeli, personelin, personelinin, personele
GT
GD
C
H
L
M
O
pithy
/ˈpɪθ.i/ = ADJECTIVE: özlü, kısa ve öz, kısa ve özlü, güçlü, içerikli;
USER: özlü, kısa ve öz, özlü bir, kısa ve özlü, içerikli
GT
GD
C
H
L
M
O
platforms
/ˈplæt.fɔːm/ = NOUN: platform, plato, podyum, rampa, tartışma ortamı, düzlük, parti programı, sahanlık, yayla, apartman topuk, taraça;
USER: platformları, platformlar, platformlarda, platformlarında, platform
GT
GD
C
H
L
M
O
power
/paʊər/ = NOUN: güç, enerji, iktidar, kuvvet, yetki, üs, otorite, yetenek, derman, takât;
VERB: güç sağlamak, çalıştırmak, elektrik vermek;
USER: güç, gücü, gç, elektrik, enerji
GT
GD
C
H
L
M
O
powered
/-paʊəd/ = USER: -powered-suffix, -powered, -powered;
USER: desteklenmektedir, güç, powered, Tourweb, çalışan
GT
GD
C
H
L
M
O
powerful
/ˈpaʊə.fəl/ = ADJECTIVE: güçlü, kuvvetli, etkili, nüfuzlu, yetkili, çok miktarda;
USER: güçlü, güçlü bir, kuvvetli, etkili
GT
GD
C
H
L
M
O
private
/ˈpraɪ.vət/ = ADJECTIVE: özel, gizli, kişisel, şahsi, müstakil, kişiye özel, mahrem, yalnız, has, halka kapalı;
NOUN: er;
USER: özel, özel bir, özel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
problems
/ˈprɒb.ləm/ = NOUN: sorun, problem, mesele, muamma, bilinmez;
USER: sorunları, sorunlar, sorun, sorunlarına, problemleri, problemleri
GT
GD
C
H
L
M
O
process
/ˈprəʊ.ses/ = NOUN: süreç, işlem, yöntem, usul, aşama, dava, çıkıntı, gidiş;
VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak;
USER: süreç, işlem, süreci, işlemi, sürecinde
GT
GD
C
H
L
M
O
product
/ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve;
USER: ürün, ürünün, ürünü, ürünleri, bir ürün
GT
GD
C
H
L
M
O
project
/ˈprɒdʒ.ekt/ = NOUN: proje, tasarı, plan;
VERB: yansıtmak, tasarlamak, atmak, planlamak, fırlatmak, projesini hazırlamak, iz düşürmek, çıkıntı oluşturmak, çıkık olmak;
USER: proje, projesi, projenin, projeye, projesinin
GT
GD
C
H
L
M
O
projects
/ˈprɒdʒ.ekt/ = NOUN: proje, tasarı, plan;
VERB: yansıtmak, tasarlamak, atmak, planlamak, fırlatmak, projesini hazırlamak, iz düşürmek, çıkıntı oluşturmak, çıkık olmak;
USER: projeler, projeleri, proje, projelerin, projelerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
protein
/ˈprəʊ.tiːn/ = NOUN: protein;
USER: protein, proteini, proteinin, proteininin, proteine
GT
GD
C
H
L
M
O
protocol
/ˈprəʊ.tə.kɒl/ = NOUN: protokol, tutanak, resmi nezaket kuralları;
VERB: protokol yapmak, tutanağa kaydetmek;
USER: protokol, protokolü, protokolünü, iletişim kuralı, kuralı
GT
GD
C
H
L
M
O
protocols
/ˈprəʊ.tə.kɒl/ = NOUN: protokol, tutanak, resmi nezaket kuralları;
USER: protokolleri, protokoller, protokollerini, protokol, protokollerin
GT
GD
C
H
L
M
O
proud
/praʊd/ = ADJECTIVE: gururlu, onurlu, gurur verici, mağrur, kibirli, görkemli, şerefli, azametli, kabarmış;
USER: gururlu, gurur, gurur duyuyor, gururunu, gurur duyuyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
provide
/prəˈvaɪd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak;
USER: sağlamak, sağlar, verin, sunmak, sağlayabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
public
/ˈpʌb.lɪk/ = NOUN: kamu, halk, amme, seyirci, birahane, bar;
ADJECTIVE: kamu, genel, halk, halka açık, umumi, aleni, ulusal, devlete ait, milli;
USER: kamu, ortak, genel, halk, toplu
GT
GD
C
H
L
M
O
pursuing
/pəˈsjuː/ = VERB: sürdürmek, izlemek, kovalamak, takip etmek, yürütmek, devam etmek, peşine düşmek, peşinde koşmak, peşinde olmak;
USER: takip, peşinde, devam, izlemektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
quality
/ˈkwɒl.ɪ.ti/ = NOUN: kalite, nitelik, özellik, ses kalitesi, cins, vasıf, yapı, yetenek, soyluluk, mizaç, bünye, kabiliyet, ses rengi, asalet, önermenin niteliği;
USER: kalite, kaliteli, kalitesi, kalitesini, kalitede
GT
GD
C
H
L
M
O
queries
/ˈkwɪə.ri/ = NOUN: sorgu, soru, soru işareti, şüphe, kuşku;
USER: sorgular, sorguları, sorgu, sorgularını, sorgularda
GT
GD
C
H
L
M
O
question
/ˈkwes.tʃən/ = NOUN: soru, sorun, söz konusu, mesele, şüphe, kuşku, problem, sorgu, soruşturma;
VERB: sorgulamak, soru sormak, sorular sormak;
USER: soru, söz, soruyu, soru sor, soruya, soruya
GT
GD
C
H
L
M
O
quickly
/ˈkwɪk.li/ = ADVERB: hızla, çabuk, çabucak, tez, şipşak;
USER: hızla, çabuk, hızlı, hızlı bir şekilde, hızlı bir, hızlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
radically
/ˈræd.ɪ.kəl/ = ADVERB: kökünden, temelinden, esasen;
USER: kökünden, radikal, kökten, radikal bir, radikal biçimde, radikal biçimde
GT
GD
C
H
L
M
O
re
/riː/ = PREPOSITION: dair, falan, filanca, hakkında;
USER: yeniden, tekrar, re, re
GT
GD
C
H
L
M
O
reality
/riˈæl.ɪ.ti/ = NOUN: gerçeklik, gerçek, realite, hakikat, gerçekte var olan şeyler;
USER: gerçeklik, gerçek, gerçekte, gerçeği, gerçeğe
GT
GD
C
H
L
M
O
recognize
/ˈrek.əɡ.naɪz/ = VERB: tanımak, farkına varmak, kabul etmek, farketmek, onaylamak, takdir etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, itiraf etmek;
USER: tanımak, kabul, tanır, fark, tanıması
GT
GD
C
H
L
M
O
regardless
/rɪˈɡɑːd.ləs/ = ADVERB: ne olursa olsun, her şeye rağmen;
ADJECTIVE: dikkatsiz, kayıtsız, aldırışsız;
USER: ne olursa olsun, olursa olsun, bağımsız, bakılmaksızın, bağımsız olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
relationship
/rɪˈleɪ.ʃən.ʃɪp/ = NOUN: ilişki, bağ, akrabalık, yakınlık, ilgi, alâka;
USER: ilişki, ilişkisi, ilişkileri, ilişkiyi, ilişkinin
GT
GD
C
H
L
M
O
relevant
/ˈrel.ə.vənt/ = ADJECTIVE: uygun, konu ile ilgili, amaca uygun, alâkalı;
USER: uygun, ilgili, kuruluşları, hakkında, alakalı
GT
GD
C
H
L
M
O
reliance
/rɪˈlaɪ.əns/ = NOUN: güven, itimat, emniyet, inanç;
USER: güven, Reliance, bağımlılığı, güveni, bağımlılık
GT
GD
C
H
L
M
O
relies
/rɪˈlaɪ/ = VERB: inanmak;
USER: dayanır, kullanır, dayanıyor, güvenir, dayanmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
repository
/rɪˈpɒz.ɪ.tər.i/ = NOUN: depo, ambar, mahzen, muhafaza, zengin kaynak, dolap, kutu, sırdaş;
USER: depo, deposu, havuzu, veri havuzu, deposundan
GT
GD
C
H
L
M
O
represents
/ˌrep.rɪˈzent/ = VERB: temsil etmek, göstermek, belirtmek, sunmak, simgelemek, betimlemek, ifade etmek, tarif etmek, temsilciliğini yapmak, vekâlet etmek, vekili olmak, canlandırmak, oynamak, sahneye koymak;
USER: temsil, temsil eder, gösterir, temsil eden, temsil etmektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
requiring
/rɪˈkwaɪər/ = VERB: istemek, gerektirmek, zorunlu tutmak, gerekmek, gerekli olmak, ihtiyacı olmak, icap etmek, eksik olmak;
USER: gerektiren, gerektirmeye, gerek, gerekmeyen, gereken
GT
GD
C
H
L
M
O
research
/ˈrēˌsərCH,riˈsərCH/ = NOUN: araştırma, inceleme, arama, etüt, arama çalışmaları;
ADJECTIVE: araştırma;
VERB: araştırmak, araştırma yapmak, incelemek, arama çalışmaları yapmak;
USER: araştırma, araştırmalar, araştırması, araştırmaları, araştırmanın
GT
GD
C
H
L
M
O
reset
/rēˈset/ = VERB: ayarlamak, oturtmak, bilemek, baştaki konumuna getirmek, tekrar yerine takmak, yerleştirmek, yeniden dizgi yapmak;
USER: ayarlamak, sıfırlamak, sıfırlama, sıfırlayın, reset
GT
GD
C
H
L
M
O
resolve
/rɪˈzɒlv/ = VERB: gidermek, çözmek, çözümlemek, halletmek, karara bağlamak, karar vermek, dönüştürmek, tahlil etmek;
NOUN: karar, niyet, azim, önerge;
USER: çözmek, gidermek, çözümlemek, çözmeye, çözme
GT
GD
C
H
L
M
O
resources
/ˈrēˌsôrs,ˈrēˈzôrs,riˈsôrs,riˈzôrs/ = NOUN: kaynaklar, olanaklar, imkânlar, parasal kaynaklar, aktifler;
USER: kaynaklar, kaynaklarını, bilgi, kaynakları, kaynakların
GT
GD
C
H
L
M
O
respected
/rɪˈspek.tɪd/ = ADJECTIVE: itibarlı, hatırı sayılır;
USER: itibarlı, saygın, saygı, saygın bir, saygı duyulan
GT
GD
C
H
L
M
O
respective
/rɪˈspek.tɪv/ = ADJECTIVE: kendi, sırasıyla, herkes kendi, bir bir;
USER: kendi, ilgili, konusu, ayrı
GT
GD
C
H
L
M
O
review
/rɪˈvjuː/ = VERB: gözden geçirmek, eleştirmek, teftiş etmek, yeniden incelemek, kritiğini yapmak;
NOUN: eleştiri, teftiş, eleştiri yazısı, yeniden inceleme, revizyon, revü, kritik;
USER: gözden, yorumlayan, yorum, gözden geçirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
reviews
/rɪˈvjuː/ = VERB: gözden geçirmek, eleştirmek, teftiş etmek, yeniden incelemek, kritiğini yapmak;
NOUN: eleştiri, teftiş, eleştiri yazısı, yeniden inceleme, revizyon, revü, kritik;
USER: değerlendirmeleri, değerlendirme, değerlendirmeden, yorum, yorumları
GT
GD
C
H
L
M
O
right
/raɪt/ = ADVERB: doğru, sağa, tam, sağda, sağdan, yolunda, düzgün, tam olarak, dosdoğru, gayet, doğrudan doğruya, cidden;
NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen;
ADJECTIVE: sağ, doğru, haklı, dik, en uygun, düz, gerçek, yasal, dürüst, sağlıklı, dik açılı, düzenli;
VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, çeki düzen vermek, derleyip toplamak, itibarını iade etmek;
USER: doğru, sağ, hakkı, sağa, hak
GT
GD
C
H
L
M
O
running
/ˈrʌn.ɪŋ/ = NOUN: çalışma, koşma, koşu, işletme;
ADJECTIVE: akan, koşan, akar, işleyen, sürekli, cari, arka arkaya, koşarak yapılan;
USER: çalışma, koşu, koşma, çalışan, çalıştıran
GT
GD
C
H
L
M
O
s
= USER: s, ler, lar, temizle, larındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
services
/ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: aletler, servis takımı, çay takımı, araç gereçler;
USER: hizmetleri, hizmetler, hizmet, hizmetlere, hizmeti
GT
GD
C
H
L
M
O
share
/ʃeər/ = NOUN: pay, hisse, hisse senedi, katılım, sermaye payı, kâr payı, saban demiri;
VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak;
USER: pay, hisse, paylaşmak, payı, payını
GT
GD
C
H
L
M
O
shared
/ʃeəd/ = VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak;
USER: paylaşılan, ortak, paylaştı, paylaşımlı, paylaşılır
GT
GD
C
H
L
M
O
shares
/ʃeər/ = VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak;
NOUN: pay, hisse, hisse senedi, katılım, sermaye payı, kâr payı, saban demiri;
USER: hisse, hisselerinin, hisseleri, payları, pay
GT
GD
C
H
L
M
O
shifting
/ˈʃɪf.tɪŋ/ = ADJECTIVE: değişken, hareketli;
USER: değişken, değişen, kayması, değiştirme, vites
GT
GD
C
H
L
M
O
shopper
/ˈʃɒp.ər/ = NOUN: müşteri, alışverişçi;
USER: müşteri, alışveriş, müşterimiz, shopper, bir müşteri
GT
GD
C
H
L
M
O
significantly
/sigˈnifikəntlē/ = USER: önemli ölçüde, önemli, anlamlı, belirgin, anlamlı olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
singularity
/ˌsɪŋ.ɡjʊˈlær.ɪ.ti/ = NOUN: eşsizlik, tuhaflık, gariplik, tek olma, görülmemişlik, acayiplik, özellik;
USER: tuhaflık, eşsizlik, tekillik, tekilliği, tekilliğin
GT
GD
C
H
L
M
O
sites
/saɪt/ = NOUN: yer, yerleşim yeri, mekân, konum, mevki, sahne;
USER: siteleri, siteler, site, sitelerinde, sitelerin
GT
GD
C
H
L
M
O
sizable
/ˈsaɪ.zə.bl̩/ = ADJECTIVE: oldukça büyük, büyükçe;
USER: oldukça büyük, oldukça büyük bir, büyükçe, büyükçe bir, kayda değer
GT
GD
C
H
L
M
O
society
/səˈsaɪ.ə.ti/ = NOUN: toplum, topluluk, dernek, sosyete, çevre;
USER: toplum, toplumun, toplumda, toplumu, topluma
GT
GD
C
H
L
M
O
some
/səm/ = ADJECTIVE: bazı, bir, biraz, kimi, yaklaşık, bir takım, çok;
PRONOUN: bazı, bazıları, kimi, herhangi bir;
ADVERB: biraz;
USER: bazı, biraz, bir, bazıları, kimi, kimi
GT
GD
C
H
L
M
O
stack
/stæk/ = NOUN: yığın, istif, baca, tınaz, küme, kitap rafı, egzoz, ortak anten, tüfek çatısı;
VERB: yığmak, kümelemek, istif etmek, yüklemek, çatmak, daireler çizerek uçmak;
USER: yığın, yığını, biriktirecek, üste, üst üste
GT
GD
C
H
L
M
O
stacks
/stæk/ = NOUN: yığın, istif, baca, tınaz, küme, kitap rafı, egzoz, ortak anten, tüfek çatısı;
USER: yığınlar, yığınlarının, yığınları, yığınlarını, yığın
GT
GD
C
H
L
M
O
standards
/ˈstæn.dəd/ = NOUN: standart, norm, ölçüt, kalite, bayrak, ölçü, sancak, seviye, model, ayar, miyar, sembol, payanda, derece, dik destek, dik sap üzerinde yetiştirilen bitki;
USER: standartları, standartlar, standartlara, standartlarına, standartlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
stored
/stɔːr/ = VERB: depolamak, yüklemek, hafızaya almak, doldurmak, akılda tutmak, içermek, ardiyeye koymak;
USER: depolanan, saklanır, saklanan, saklı, depolanır, depolanır
GT
GD
C
H
L
M
O
strong
/strɒŋ/ = ADJECTIVE: güçlü, kuvvetli, sağlam, sert, şiddetli, ağır, keskin, koyu, gür;
ADVERB: kuvvetle, şiddetle, güçlü olarak;
USER: güçlü, güçlü bir, kuvvetli, strong, mutlaka
GT
GD
C
H
L
M
O
such
/sʌtʃ/ = ADJECTIVE: böyle, bu tür, bu gibi, öyle, çok, o kadar;
PRONOUN: bu gibi, o gibi;
ADVERB: böylesine, çok, öylesine, oldukça;
USER: bu tür, böyle, gibi, tür, böyle bir, böyle bir
GT
GD
C
H
L
M
O
suite
/swiːt/ = NOUN: süit, suit, maiyet, takım, suit oda, devamı;
USER: suit, süit, suite, paketi, süitte
GT
GD
C
H
L
M
O
summarize
/ˈsʌm.ər.aɪz/ = VERB: özetlemek, kısaltmak, özet çıkarmak;
USER: özetlemek, özetler, özetleyebiliriz, özetlemeye, Özetle
GT
GD
C
H
L
M
O
summary
/ˈsʌm.ər.i/ = NOUN: özet, kısaltma;
ADJECTIVE: kısa, özetlenmiş, seri, özlü, kestirme;
USER: özet, özeti, Sonuçları, özetini, summary
GT
GD
C
H
L
M
O
suppose
/səˈpəʊz/ = VERB: varsaymak, zannetmek, düşünmek, sanmak, farzetmek, saymak, tahmin etmek, olduğuna inanmak, gerektirmek, gerekmek;
USER: zannetmek, varsaymak, varsayalım, herhalde, sanırım
GT
GD
C
H
L
M
O
synergies
/ˈsinərjē/ = USER: sinerji, sinerjiler, sinerjilerin, sinerjinin, sinerjileri,
GT
GD
C
H
L
M
O
team
/tēm/ = NOUN: takım, ekip, tim, kuş sürüsü, koşum hayvanları;
VERB: koşmak, takım kurmak, takım halinde yapmak;
USER: ekip, takım, takim, ekibi, takımı, takımı
GT
GD
C
H
L
M
O
teams
/tēm/ = NOUN: takım, ekip, tim, kuş sürüsü, koşum hayvanları;
VERB: koşmak, takım kurmak, takım halinde yapmak;
USER: ekipleri, takım, takımlar, takımlarda, takımları
GT
GD
C
H
L
M
O
tech
/tek/ = USER: teknoloji, teknik, teknoloji ürünü, teknolojili, teknolojiye
GT
GD
C
H
L
M
O
technologies
/tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim;
USER: teknolojileri, teknolojiler, teknolojilerin, teknolojilerinin, teknoloji
GT
GD
C
H
L
M
O
tendencies
/ˈten.dən.si/ = NOUN: eğilim, meyil, eğilin, yüz tutma, çalma;
USER: eğilimler, eğilimleri, eğilimlerin, eğilimlerini, eğilim
GT
GD
C
H
L
M
O
text
/tekst/ = NOUN: metin, tekst, konu, yazının aslı, İncil'den kısa bölüm;
USER: metin, metni, yazı, metnin, kısa
GT
GD
C
H
L
M
O
than
/ðæn/ = CONJUNCTION: göre, -den, -dan;
USER: göre, daha, fazla, çok, den, den
GT
GD
C
H
L
M
O
that
/ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye;
PRONOUN: o, ki, şu, diye;
ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar;
ADJECTIVE: öteki;
USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki
GT
GD
C
H
L
M
O
the
GT
GD
C
H
L
M
O
their
/ðeər/ = PRONOUN: onların;
USER: onların, kendi, bunların, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
them
/ðem/ = PRONOUN: onları, onlara, onlar;
USER: onları, onlara, bunları, onlar, bunların, bunların
GT
GD
C
H
L
M
O
then
/ðen/ = ADVERB: o zaman, öyleyse, ondan sonra, o halde, demek, zira;
ADJECTIVE: o zamanki, o zamanlarki;
USER: o zaman, sonra, ardından, daha sonra, o, o
GT
GD
C
H
L
M
O
they
/ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar;
USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
this
/ðɪs/ = PRONOUN: bu;
ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
thorough
/ˈθʌr.ə/ = ADJECTIVE: tam, eksiksiz, mükemmel, kusursuz;
USER: tam, kapsamlı, ayrıntılı, ayrıntılı bir, kapsamlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
tight
/taɪt/ = ADJECTIVE: sıkı, dar, sızdırmaz, gergin, zor, kritik, kasılmış, cimri, sarhoş, eli sıkı, kısa ve özlü, başabaş;
USER: sıkı, sıkı bir, dar, geçirmez, sıkıca, sıkıca
GT
GD
C
H
L
M
O
to
/tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru;
USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
today
/təˈdeɪ/ = ADVERB: bugün, günümüzde;
USER: bugün, günümüzde, bugünkü, günümüz, günümüz
GT
GD
C
H
L
M
O
together
/təˈɡeð.ər/ = ADVERB: birlikte, beraber, hep birden, hiç durmadan;
ADJECTIVE: kuyruk, peşinden ayrılmayan;
USER: birlikte, araya, bir araya, beraber, arada
GT
GD
C
H
L
M
O
tool
/tuːl/ = NOUN: araç, alet, parça, keski, penis, çük, kamış;
VERB: aletle işlemek, araba kullanmak;
USER: araç, aracı, aracını, araçtır, bir araç
GT
GD
C
H
L
M
O
toward
/təˈwɔːdz/ = PREPOSITION: karşı, yönünde, -e doğru, -e karşı, -e yakın;
ADJECTIVE: uysal, yumuşak başlı, çok şey vaadeden, aday olan;
USER: karşı, doğru, yönelik, yönünde
GT
GD
C
H
L
M
O
training
/ˈtreɪ.nɪŋ/ = NOUN: eğitim, antrenman, çalışma, egzersiz, alıştırma, idman, ders, öğretme, çalıştırma, staj süresi;
USER: eğitim, eğitimi, antrenmanı, öğretim, eğitimin
GT
GD
C
H
L
M
O
transactional
/trænˈzækʃənəl/ = USER: işlem, işlemsel
GT
GD
C
H
L
M
O
treatments
/ˈtriːt.mənt/ = NOUN: tedavi, muamele, işlem, davranış, işleyiş;
USER: tedaviler, tedavi, tedavileri, tedavisi, uygulamaları
GT
GD
C
H
L
M
O
trent
= USER: trent, on trent
GT
GD
C
H
L
M
O
up
/ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya;
PREPOSITION: yukarı, yukarıya;
ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş;
NOUN: artış;
VERB: yükseltmek, artırmak;
USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla
GT
GD
C
H
L
M
O
upload
/ʌpˈləʊd/ = USER: yüklemek, yükleyin, yükleme, yüklenme, yükleyebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
us
/ʌs/ = PRONOUN: bize, bizi, biz;
USER: bize, bizi, bizim, bizimle, Lütfen, Lütfen
GT
GD
C
H
L
M
O
use
/juːz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek;
NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat;
USER: kullanmak, kullanın, kullanabilirsiniz, kullanımı, kullanınız, kullanınız
GT
GD
C
H
L
M
O
users
/ˈjuː.zər/ = NOUN: kullanıcı, kullanan, tüketici, kullanma hakkı;
USER: kullanıcılar, kullanıcı, kullanıcıları, kullanıcıların, kullanıcılarının
GT
GD
C
H
L
M
O
variety
/vəˈraɪə.ti/ = NOUN: çeşitlilik, çeşit, değişiklik, tür, varyete, farklılık, cins;
USER: çeşitlilik, çeşitli, çeşitliliği, ve çeşitli, farklı
GT
GD
C
H
L
M
O
various
/ˈveə.ri.əs/ = ADJECTIVE: çeşitli, birçok, türlü, çeşit çeşit;
USER: çeşitli, farklı, değişik, birçok
GT
GD
C
H
L
M
O
vast
/vɑːst/ = ADJECTIVE: geniş, çok, çok büyük, uçsuz bucaksız, dünya kadar;
NOUN: büyük boşluk;
USER: geniş, büyük, geniş bir, büyük bir, çok
GT
GD
C
H
L
M
O
ve
/ -v/ = USER: ettik
GT
GD
C
H
L
M
O
vision
/ˈvɪʒ.ən/ = NOUN: vizyon, görme, görüş, hayal, görme gücü, hayal gücü, önsezi, ileriyi görme, kuruntu, görülmeye değer şey, güzel kimse;
VERB: hayal gibi görmek;
USER: vizyon, görme, vizyonu, görüş, vizyonunu
GT
GD
C
H
L
M
O
visions
/ˈvɪʒ.ən/ = NOUN: vizyon, görme, görüş, hayal, görme gücü, hayal gücü, önsezi, ileriyi görme, kuruntu, görülmeye değer şey, güzel kimse;
VERB: hayal gibi görmek;
USER: vizyonları, vizyonlar, vizyon, vizyonlarını, vizyonu
GT
GD
C
H
L
M
O
walled
/wɔːld/ = VERB: duvarla çevirmek, ayırmak, tecrit etmek, kapatmak;
USER: duvarlı, cidarlı, çeperli, duvarlı bir, duvarlarla çevrili
GT
GD
C
H
L
M
O
wants
/wɒnt/ = NOUN: ihtiyaçlar, istenen şeyler;
USER: istiyor, isteyen, istediği, ister, istediğini, istediğini
GT
GD
C
H
L
M
O
way
/weɪ/ = NOUN: yol, yön, yöntem, tarz, taraf, usul, davranış, mesafe, gidişat, durum, yapılış şekli, gelenek, davranış tarzı, bakım, civar, iş alanı;
USER: yol, şekilde, yolu, bir şekilde, bir yol, bir yol
GT
GD
C
H
L
M
O
we
/wiː/ = PRONOUN: biz;
USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu
GT
GD
C
H
L
M
O
wealth
/welθ/ = NOUN: zenginlik, servet, varlık, bolluk, mal varlığı;
USER: servet, zenginlik, bir zenginlik, zenginliği, zengin
GT
GD
C
H
L
M
O
were
/wɜːr/ = USER: edildi, vardı, idi, olduğunu, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
where
/weər/ = ADVERB: nerede, nereye, nereden;
PRONOUN: yer, nere;
CONJUNCTION: -dığı yere, -diği yerde;
USER: nerede, nereye, burada, yerde, yere, yere
GT
GD
C
H
L
M
O
which
/wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi;
PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini;
USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu
GT
GD
C
H
L
M
O
while
/waɪl/ = NOUN: süre, zaman, vakit;
ADVERB: iken;
CONJUNCTION: iken, sırasında, rağmen, karşın, oysa, halbuki, olduğu halde, -irken;
USER: süre, sırasında, iken, ise, ederken, ederken
GT
GD
C
H
L
M
O
will
/wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim;
VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek;
USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek
GT
GD
C
H
L
M
O
with
/wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li;
USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte
GT
GD
C
H
L
M
O
working
/ˈwɜː.kɪŋ/ = NOUN: çalışma, iş, işleme, işletme, çaba, üretme, halletme, mayalanma, kazı;
ADJECTIVE: çalışma, çalışan, iş, işleyen, yeterli, temel;
USER: çalışma, çalışan, çalışıyor, iş, çalışmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
world
/wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar;
ADJECTIVE: dünya;
USER: dünya, Dünyanın, Dünyayı, dünyada, dünyasında, dünyasında
GT
GD
C
H
L
M
O
would
/wʊd/ = VERB: -cekti, -caktı, -erdi, -ermi, -ermiydi;
USER: -cekti, olur, mi, istiyorsunuz, olurdu, olurdu
357 words